-Cennet ve Cehennem arasındaki ortak nokta


    Cehennem bir distopyadır. Distopya her şeyin kötü gittiği, kasvetli ve acı dolu bir dünyayı ifade eder. İnsanlar acı çeker, hüzün, kan ve göz yaşı vardır. Dinlerde dine baş kaldıranların ve dini yoksayanların cehennemde yanarak ceza çekeceği söylenir. Bu açıkça bir cezadır. İslamiyette tasfir edilen cehennemde insan derilerinin yenilenip yeniden yakılacağı söylenir. İnsan vücudunu tamamen saran ateş birkaç saniyelik acı verir sonrasında acı hissedemezsiniz. Çünkü hızlı bir şekilde sinir hücreleriniz yanar ve ısıyı algılayamaz. Bu sırada yeniden deri oluşur ve deriyle birlikte oluşan sinirler yeniden yakılabilir. Bu acılı olsa da bundan daha acılı (Radyasyon zehirlenmesi gibi) yöntemler varken neden ateş?


   Cennet ise cehennemin tam tersidir. Yani bir ütopyadır. Ütopyada insanlar mutludur, her şey yolunda gider ve ne istiyorsanız onu elde edebilirsiniz. Herkes birbirini sever ve kimsenin problemi yoktur. Hayal gücünüzün sınırlarını zorlayabilecek kadar güzel bir yerdir ütopya. Burada ütopyadan kastım cennet. Peki cennet ya uzun vadede bir distopyaysa?

   Universe 25 adında yapılan bir deney cennetin bir distopya olabileceğini düşündürüyor. Bu deneyde 2200 tane fare kullanıldı. Bu fareler dış ortamdan izoleydi, her farenin kendisine yetecek kadar alanı vardı. Yani kalabalık fare nüfusuna rağmen yer problemi olmuyordu. Hatta bu farelere su, yiyecek veriliyor, çok iyi şartlarda bakılıyordu. Tıpkı cennet gibiydi. Bu bir süre böyle devam etti. Fareler üremeye başladı. Üstelik dışarıdan gelebilecek bir tehlike de sözkonusu değildi.


   28 ay sonra deneyin yönü çok ilginç bir şekilde değişti. Hayvanlar hızla ölmeye başladı ve fareler kendileri içinde gruba bölündüler. Fare nüfusu 200 dolaylarına düştü ve asla artmadı. Fareler belirli bir seviyeye kadar ürüyor, üremeye rağmen yer sıkıntısı olmuyor ve sonra işler sarpa sarıyor. Hayvanlar olağandışı davranışlar sergilemeye başlıyor ve bu davranışlar dur durak bilmiyor. 

   Sonra bu deney daha iyi şartlarda tekrarlanıyor. Apartman tarzında bir kafes yapılıyor ve 4 büyük bölgeye ayrılıyor. Her bölge 15 fare için yeterince geniş düzeyde ve veteriner mutlaka bulunduruluyor. Ortam sıcaklığı sabit ve hastalıklara anında müdahale ediliyor. Bu deney için fare kapasitesi 4000 fare olarak tespit ediliyor. İlk olarak fareler kendi alanlarını belirliyor ve çiftleşme başlıyor. Fare sayısı artıyor ama 4000'e yaklaşmıyor bile. Bu sefer yemek yeme alışkanlıklarıyla sosyalleşme eğilimleri birbirine giriyor. Bazı bölgeler boşalırken bazı bölgelerde yığılma oluyor ve yalnız kalan fareler yemek yememeye başlıyor. Sosyal bağ kurabilen fareler sosyal ilişki kurma yeteneklerini yitiriyor ve diğer farelerden uzaklaşıyor. Üremiyor ve diğer farelerin yanına yaklaşmıyor. 

   İşler iyice sarpa sarmaya başlıyor. Amaçsız kalan farelerin bir kısmı pasif kalmaya devam ederken diğer amaçsızlar hırçınlaşıyor. Cinsiyet farketmeksizin tecavüz etmeye başlıyor, diğer farelere saldırıyor ve hatta bazıları diğer pasif fareleri öldürüp yiyor. Fareler çocuklarını umursamamaya başlıyor ve farelerin tamamı üreme davranışını sonlandırıyor.

   Doğum oranı bitiyor ve nüfus hızla düşüşe geçiyor. Doğup hayatta kalabilen fareler de diğer fareler aksine kaos ortamından uzaklaşıp kendilerini temizlemeye ve yemek yemeye başlıyor. Ancak üreme dürtüleri yok olmuşçasına asla üremiyorlar ve yalnızca ölümü bekliyorlar. Eski fareler alt katmanlarda kaos ve vahşet içinde birbirlerine saldırıyorlar ve beslenme şekli yalnızca yamyamlığa dönüşüyorken üst katlardaki fareler sadece yemek yiyor, su içiyor ve uyuyor. 

   En sonunda hayatta kalan birkaç sağlıklı fare o deneyden çıkartılıp başka bir kafese sokuluyor. Yeni ortamda her şey deneyin başındaki gibi yolundayken farelerin hala üremekten kaçındığı görülüyor. Hepsi birer birer yaşlanıp ölüyor ve önceki deneydeki farelerin nesli tükeniyor. 

   Bu duruma Davranışsal Çöküş adı veriliyor. İnsanlar için de öngörülene göre artan aşırı nüfus insanları vizyonsuzluğa itecek ve üreme duracak. Bunun tek çözümünün uzay kolonileşmesi olduğu söyleniyor. 

   Sonuç olarak amacı olmayan bir insan (tüm istediklerini elde edebilse bile) bu zamanla intihar sebebi haline gelebiliyor. Ford firmasının sahibinin oğlunun intihar nedeni de tam olarak da buydu. Cennette huriler ve gıdalar vaad ediliyor. Yer sıkıntısı olmasa da kimsenin bir amacı, bir hedefi ve karşılaştığı bir zorluk yok. Sonsuza kadar sürecek bir cennette kısır döngünün sonucunda insanlar yok olmayı isteyebilir mi veya davranışsal çöküşe girebilir mi? Bu cenneti çok da ütopik göstermiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Paranormal olaylar gerçekten paranormal mi?

-Cennet ve Cehennem arasındaki ortak nokta