-Vampir ve Kurtadam efsaneleri

 

   Bu blogda yazdığım diğer başlıklarda da ara ara bahsedeceğim üzere şöyle bir gerçek var: İnsanlar anlamlandıramadığı bir şeyi paranormal bir olay olarak açıklamaya eğilimlidir. Vampir ve Kurtadam efsaneleri hikaye olarak anlatılmamıştır. Bunlara ciddi ciddi inanılmış ve bir ara kilisenin ilgi odağı olmuştur. Önce Vampirizmden başlayalım.

   Vampirizm ilk temelini Poriforik Hemofili adında bir cilt hastalığıyla atmıştır. Bu cilt hastalığı çok nadir görülse de ölümcüldür. Kişinin ten tengi solar, dudakları morarır ve çekilir. Böylece dişleri daha belirgin hale gelir. Köpek dişlerinin de belirginleşmesi vampir dişi gibi görünmesine de neden olurdu. Işığa karşı aşırı duyarlı oldukları için karanlık odada kalmak isterlerdi. Güneş ışığı ciltlerine saniyeler içinde zarar verip yanıklar oluşturarak doku ölümüne yol açardı. Yani bu hastalığa sahip kişiler 1 saat güneş altında hayatta kalamazlardı. Sarımsak ise bu hastalığın belirtilerini şiddetlendirdiği için sarımsak yiyemezlerdi ve o zamanlar hayvan kanıyla tedavi etmeye çalışılırdı.

   Vampirizmi güçlendiren diğer bir etmen ise cesetlerdi. O zamanlar tıp günümüzdeki kadar gelişmediği için iç kanama ve kanserden dolayı oluşan iç kanamalara müdahale etmek zordu. İnsanlar öldükten sonra mezarı açıldığında derisi büzüşmüş, dolayısıyla saçları ve tırnakları uzamış gibi görünüyor, hatta iç kanamadan dolayı ağızlarının çevresinde kan bulunabiliyordu. Bu da vampirlerin gündüzleri uyuyup gece avlandıklarına dair bir inancın ortaya çıkmasına neden oldu. Gece mezardan gelen çürük cesetlerdeki gaz çıkarma sesleri de vampirlerin ölmediği ihtimalini güçlendirdi. Kimileri cesetlerin kalbine tahta kazık sapladı, kimisi evlerine sarımsaklar astı, kimisi de cesetleri parçaladı veya toprağın çok daha derinine gömüp üstüne de keskin ucu vampire bakacak şekilde tahta kazıklar gömdü. Böylece vampir mezardan çıkmaya çalışırken kalbine tahta kazık saplanabilir ve vampir yok olabilirdi.

   Diğer bir etmen de hematofaji (kan içme). Üstelik bu günümüzde de var ve buna Klinik Vampirizm deniyor. Klinik vampirizm bir psikiyatrik bozukluğun bir ürünü olarak kompulsif bir davranış şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Kan metabolizmaya katılmaya hazır sindirilmiş besinler açısından çok zengin olduğundan besleyiciliği vardır. Ancak mide kanı sindiremediğinden kan içmek ilk zamanlarda bulantı ve kusmaya neden olsa da mide buna zamanla alışır. Ayrıca kan protein açısından da çok zengindir ve mide bunları sindirebilir.

   Peki kan içmek sağlıklı mı? Kesinlikle değil. Hemoglobin molekülü oksijenin taşınmasında görevlidir ve bunu içeriğindeki demir molekülüne oksijen bağlayarak yapar. Eğer kendi kanınızın tamamını içerseniz (içerken bir yandan da size kan nakli yapıldığını farzedin. Böylece kan kaybı gibi bir probleminiz yok), mide kanın içeriğindeki demiri de hemoglobini sindirdiği için ayıracak ve ince bağırsakta demir emilimi fazla olacak. Kan, demir açısından aşırı zengindir. Demir eksikliği olanlarda da klinik vampirizm görülse de buna meydan vermeden ilaç tedavisi uygulanır. Vücudunuzdaki demirin aşırı artması durumunda demir zehirlenmesi yaşarsınız. Demir karaciğere, sinir hücrelerine ve beyne toksiktir. Dolayısıyla karaciğerde ölümcül fonksiyon bozukluğuna, beyin ölümüne, kalıcı beyin hasarına ve vücut koordinasyon bozukluklarına yol açabilir.


   Kurtadam (Likantrofi) efsanesinin doğuşu vampirizmden bariz bir şekilde farklıdır. Vampirler yaşayan ölüler olarak adlandırılırken kurtadamlar yaşayan birer canlıydı. O zaman adli tıp gelişmediği için insanlar daha rahat başka birisini öldürüyordu. O zamanlar da cinayet işlenebilecek en güzel yerler ormanlıktı. Gece kalabalık bir şekilde kimler neden ormana girsin?

   O dönemde psikiyatri ve psikoloji bilimleri de olmadığından katillerin öldürme nedenleri anlaşılamayabiliyordu. Zevk için öldüren sosyopatlar ve insan eti yemek için kan dökenlerin neden böyle davrandığını anlamak pek mümkün değildi. Öyle ki bazıları öyle agresif bir şekilde cinayet işlerdi ki cesetleri paramparça ederdi, hatta çiğ çiğ yiyenler bile olurdu. Genellikle bunları üstünde kıyafet olmadan ve ormanda yaşayarak yaparlardı. 

   Günün birinde bir köyde tarlanın yakınında yeni parçalanmış bir çocuk cesedi bulurlar. O sırada cesedi kurtlar yemeye başlamıştı. Orman tarafına bakan köylüler üstü çıplak ve her yeri kan içinde kalmış sakallı birini görmüştü. Onun kurda dönüşüp çocuğu parçaladığını, sonra tekrar insana dönüşüp ormanda çalıların arkasına saklanmaya çalıştığına inandılar. Bu olaylar artınca kurtadam efsanesi güçlenmiş oldu. 

   Günümüzde bazı katillerin tuhaf prensipleri vardır. Kimileri senenin belli bir gününde cinayet işlerken kimileri belli bir grup insanı hedef alır. Bunlar fahişeler, zenciler veya eşcinseller olabilir. O dönemde dolunayda cinayet işlemeyi tabu haline getiren biri olduysa -ki muhtemelen oldu- dolunay ile kurtadamlık da böyle ilişkilendirilmiş olabilir. Cinayet işleyip cesedi parçalayan biri ormana kaçınca ormanda bulunan kurtların uluması da kurtadam efsanesinin gelişmesine zemin hazırlamıştır. O zamanın ruh hastaları bile kendilerinin kurtadam olduğunu savunmuş, kazığa oturtulup yakılmıştı. Ama kimse kurt formuna dönüşmüş bir kurtadamla karşılaşmadı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Cennet ve Cehennem arasındaki ortak nokta

-Paranormal olaylar gerçekten paranormal mi?